Mayıs 19, 2009

İ.ne Hakem

Uluslararası Özel Hukuk ya da Türk Hukuk Tarihi çalışmak, zaman zaman insanı derin düşüncelere sevk ediyor. Yoğun zamanlarda, koşuşturma içerisinde ya da bir şeyleri belirli zamanlara yetiştirmeye çalışırken fark edemediğiniz bazı noktaları ders çalışırken yaşadığınız sıkıntı içerisinde idrak edebiliyorsunuz. Son bir kaç gündür fazlasıyla boşladığım ve bundan dolayı çok büyük üzüntü duyduğum üç şey farkettim hayatımda: Yurtdışındaki arkadaşlarımla olan yazışmalarım, düzenli spor ve bu blog. (Tesadüfdür ki, son iki tanesini BEN ile yapıyoruz[duk]). Karar vermek yapmanın yarısıdır prensibinden hareketle, ben de Ankara VIP Life'daki görevim sona erdiğinden, en azından düzenli olarak oraya harcadığım vakti, artık bu bloga harcamaya karar verdim. Yapabilir miyim? Bilmiyorum, göreceğiz. En azından karar verdim. Zira zaman çok çabuk geçiyor.

Neyse, biz konumuza dönelim. Şimdi bir kaç gündür yazılı-görsel basının kenarında köşesinde süregelen bir hadise var. Galiba spor servisleri bu tarz olaylara pek alışkın olmadıklarından meseleye nasıl yaklaşacaklarına pek karar veremediler ve mevzu hakettiğinden daha az yer buldu kendine. Maskülen futbol camiasında genellikle bıyıkaltı gülümsemeler ile geçiştirilen, ancak altında çok ciddi sosyal ve hukuksal meseleler barındıran yepyeni bir tartışma konumuz var: Eşcinsel hakem.

Şimdi hikaye şu. Bu hakem kardeşimiz (kardeş ayağı, göt ayağı esprisini şimdi yapmazsam, bir daha hiç yapamam), pembe tezkere denilen tezkereye sahip. Yani askerliğini bir ay süre ile yapıp terhis oluyor. Büyük ihtimalle de hakemliğe askerlik işlemlerinden çok önce başlıyor. Yani aslında faal hakem. İddiasına göre, kendisi eşcinsel olduğu için (ve artık tescilli olduğu için) Futbol Federasyonu tarafından artık maçlara atanmıyor. Futbol Federasyonu ise fiziksel kusuru olanların maçlara atanmayacağını belirten hükme dayanarak, artık bu arkadaşı maçlara atamayacağını alanen ilan ediyor, yani üstü kapalı bir biçimde "eşcinsellik" iddiasını da, eşcinselliği fiziksel bir kusur olarak kabul ederek itiraf etmiş oluyor. Yani tartışmanın özü şu: Eşcinsel bir kişi futbol hakemi olabilir mi?

Pozitif hukuk yönünden aslında pek bir engel olduğunu sanmıyorum. Zira Federasyon bile fiziksel kusur olgusuna dayanıyor. Eşcinsellik fiziksel bir kusur mudur? Sanmıyorum. Üstelik efemine hareketler sergilemeyen bir kişinin eçcinsel olduğunu anlamak dahi zor. Ahmet Çakar'ın programında suratı mozaikleşmiş bir şekilde gördüğüm arkadaş da hiç efemine değildi. Mesele daha çok işin sosyal boyutunda, futbolcu ve taraftar tepkilerinde.

Bu konu hakkında bir tanesi tabii ki Erman Toroğlu'ndan olmak üzere iki şahane yorum okudum. Erman Hoca'ya göre eşcinsel hakem olursa, yakışıklı futbolcuların kendilerini yere atarak penaltı kazanma şansları yükselirmiş. İlk başta saçma geliyor. Ancak daha sonra kendimi 21 yaş altı bayan futbol takımları arasındaki bir maçta hakem olarak hayal ettim. Hollanda ile diyelim ki Tunus arasında oynanan bu maçta, Hollanda'nın 21 yaşındaki sarışın, mavi gözlü, 1.78 boyundaki, çevik forveti ceza sahası içerisinde yere düştüğü ve hemen size dönüp ter içindeki bebek yüzlü suratı ile penaltı beklentisi ile baktığı zaman, o bebek yüzlü penaltı beklentisini reddetmek , Tunus'lu forvetin beklentisine nazaran ne kadar zor ise; eşcinsel bir hakem için de sözün gelimi bir Holosko'yu reddetmek Guiza'ya nazaran o kadar zor olabilir. Yani, bizim eşcinsel arkadaşın yönettiği maçlarda Guiza'nın penaltı kazanması biraz zor.

İkinci yorum ise şu an maalesef adını hatırlayamadığım yine bir hakem eskisinden geldi. Hakem eskisi, gayet isabetli olarak, tribünlerden yükselen malum tezahürata dikkat çekti. Bu arkadaşın yönettiği maçlarda "İ.ne hakem" tezahüratı, artık bir hakaret olmaktan çıkabilir. Olsa olsa argo olur. İş Can Yücel'in "Hakim Bey, bizim orada göte göt denir." meselesine dönebilir, ki o zaman da kim ne diyecek. Adamın pembe tezkeresi var.

Futbolcuların da duruma pek sıcak bakacaklarını sanmıyorum. Düşünün Sivas-Konya maçı ve bu arkadaş bu maça atandı. Konya'ya ya da Sivas'a nasıl geleceğini mi düşünürsünüz, Bülent Uygun ya da Mehmet Yıldız'ın bu hakeme ne laflar edeceğini ve hatta ne hareketler yapacaklarını mı düşünürsünüz, tribünlerden yükselen tezahüratları mı düşünürsünüz? Ben biraz düşündüm ve hiç iyi neticelere varmadım. Düşünsenize haber şu: "Mehmet Yıldız, maçtan sonra tünelde, penaltısını vermeyen eşcinsel hakeme pandik atmaktan dolayı üç maç ceza aldı."

Hukuken değil, ama sosyolojik olarak ben bu arkadaşın maç yönetmesini pek uygun görmüyorum. Ha, bence İtalya'da, Danimarka'da, ya da başka müsait bir Avrupa ülkesinde istediği maçı yönetsin. Ama bence biz henüz böyle tartışmalara hazır değiliz. Sahada hakemleri çok dövdük, bir de tecavüz vakaları ile uğraşmayalım. BEN'e sorarsanız, o eşcinsel hakemin yönettiği maçı bile izlemez. O derece...

Not: Bu yazı resimsiz oldu, zira ne kadar uyarı koyarsam koyayım, bu konudaki bir yazıda kullanacağım bir hakem resmi yasal olarak ciddi sorumluluklar yükleyebilirdi. Resimsiz olmasını tercih ettim o nedenle.. Ve evet, bu aralar ders çalışıyorum..