Ocak 04, 2010

Akıllı ol

Hayatta bazı laflar vardır, sizi derinden etkiler. Böyle çok anlamlı olması ya da çok önemli birilerinden gelmesi gerekmez. Zaten özelliği de çok sıradan ve çok fazla kullanılmasına rağmen, sizin için daha derin anlamlar içermesidir. O lafı duyduğunuzda tüyleriniz diken diken çocukluğunuz taaa ilk günlerine kadar gider ve geri dönüp bakarak -genellikle kötü- bir çok anı ile karşılaşırsınız. Benim için bu laflardan biri, hatta kafadan ilk 3 içindekilerden biri: "Akıllı ol."

Şimdi ne var bunda diyeceksiniz. Anlatayım:

Küçükken evimizin yakınlarında bir park vardı. Özellikle yazın saatlerce top oynardık. O park maçları sırasında defalarca benden bir iki yaş büyük bür sürü bebeden bu lafı işittim. Allah bilir ne yaptım. Büyük ihtimalle, golümüzü vermemişlerdir, ben de genetik olarak yerleşmiş bir adalet duygusu ile bilmiş bilmiş karşı çıkmışımdır. Etrafınızı saran ve sizden bir-iki santim uzun bir kaç dazlak çocuk ve hafif tartak eşliğinde bu laf: "Akıllı ol."

Orta okul zamanı, okul başkanlığı seçimlerinde, hile yapan okulun çakallarına karşı yine tek başıma karşı çıktığımda (ve evet ben de adayım), okul saatleri içerisinde hocalar tarafından tanık koruma programına alınışım. Ve fakat okul çıkışında etrafımın basketçi/çakal arkadaşlarla çevrilmesi. Bu sefer biraz daha ağır tartak eşliğinde: "Akıllı ol." (Belirteyim bu tarz tayfaların genellikle bir kısmı iyi polis, bir kısmı da kötü polis şeklinde konuşurken, aralarından bir tanesi daima bu konuşan grubun üzerinden konuşulan kişiye doğru uçarak yumruk atar. Ufak bir crowdsurfingten sonra arkadaş geri alınır, iki üç konuşma daha, bu sırada konuşulan/ilk yumruğu yiyen yumruk atana bir şeyler söyler, konuşan grup hafif tartak eşliğinde dikkati yine kendilerine çevirir, tam o sırada arkadan yine uçan yumruk...Bu böyle gider..)

Lise olması lazım. Detaya girmeyeceğim. Çok sevdiğim bir arkadaşım için, başka bir arkadaşımı, istemeden, aslında tamamen iyi niyetle yaptığım bir iş dolayısıyla kırmam/sinirlendirmem/üzmem (hepsinin yaşı benden büyüktür, galiba biraz tecrübesizlik o dönem); buna mukabil tam da doğum günümde arkadaşımın bana fena bir fırça koyması, dakikalarca tartışma (ulan ne tartışması, ağzına seçtı herif orada işte, dövecekti az daha), lafların arasında kesin bir "Akıllı ol" geçmiştir, ondan sonra benim üzüntüden salya sümük uzaklaşmam ve o sırada beni teselliye gelen ama aynı zamanda hafiften de bana kızan arkadaşa hak veren bir başka arkadaşın - üstelik kız- bana biraz da sertçe söylediği o meşhur iki kelime: "Akıllı ol Zekican." (Belirteyim en kötüsü buydu.)

Neyse, ben hiç akıllı olamadım. Evet, aptal bi herif değilim, ama hiç bir zaman akıllı hareket edemedim. Mahalledeki abilerin "Akıllı ol"u nedense hiç bi uymadı bana. Çok mutsuz değilim bundan, ama bazen akıllı olmak da lazım tabii..Ben beceremedim...

Her neyse, niye hatırladım bunu bugün, ona gelelim. Efenim yer 4. Levent-Tarabyaüstü 29T otobüsü, vakit iş çıkışı, otobüs eski, koltuklar camların önüne paralel yanyana dizilmiş, birbirlerine bakıyor, arka taraflardaki koltuklardan bir tanesinde pozisyon alınmış. Sol yanımızda delikanlı model sakallı, deri ceketli, sakaldan tahmin etmek zor ama hadi 26-28 arası diyelim bir yaşlarda, iki elde de birer parmakta kalın gümüş yüzükler olan -ve birazdan okuyacağınız diyaloğa binaen mahallenin eski delikanlısi olduğunu anladığımız- abimiz. Bu abinin sağ tarafında pozisyon almamı müteakip, bizimle birlikte arkaya yürüyen ve fakat koltuklarda yer kalmadığından tam benimle abinin karşısında ayakta duran genç. Yolculuk başlar, Maslak semalarından geçerken ayakta duran genç (kitap ve ipod evde bırakıldığından) sıkıntıdan şöyle bir süzülür. Oğlumuz belli ki dershaneden yeni çıkmıştır. Sırtta Eastpack, elde iphone oynanmaktadır, ayakkabılar, kıyafet filan gıcır, surata bakınca belli ki hali vakti yerinde bir ailenin, hafif ortam ama çok çakallığı olmayan, hem gezen, hem çalışan ergen oğludur. Herhangi bir anormallik gözlenmemektedir. İşte, çocuk ayakta iphone ile meşgul, abimiz yanımda yüzükle oynuyor filan. Derken Hacıosman mahallesine girilir ve berenin altından şu diyaloğa şahit olunur (Önemli not, eski otobüs olduğundan ortam disco gibidir, konuşmak için bağırmak şarttır):

Delikanlı: Ştt, sen Genç, akıllı ol bakiiym.
(Ben Nooluyoruz modunda, oğlan afal)
Genç: Anlamadım.
D: Ben senin ilk okula giderkenki halini bilirim. Bi sor mahallendeki abilere beni.
G: (gürültüden tam anlamaz) Benim abim yok ki.
D: Tamam kes, akıllı ol. Ben senin ilk okula giderkenki halini bilirim. Şu kadarken...Sor bakalım abilerine mahalleden S... abini.
G: (Bir şeyler geveler)
D: Tama kes dedim, sor bakalım abilerine bi.
G: (o kilit vaziyette, ben de diken üstünde) Ne abisii..
D: Tamam sus, akıllı ol.
G: (Ağzını açacak gibi olur)...
D: Tamam konuşma, kes. Akıllı ol.

Oğlan hemen bunu müteakip, hemen arkasında boşalan koltuğa bana ve abiye bakar vaziyette oturur. Delikanlı da yolculuk boyunca (en azından benim duyabildiğim kadarıyla) ilk kez yanındaki koltukta oturan kızla konuşmaya başlar. Gürültüden tam anlaşılmaz. Ama delikanlı inene kadar bir şeyler konuşurlar. Bu arada Genç inmek için ayaklanır. Delikanlı da ayaklanır. Gencin peşinden o da iner otobüsten. Kaçamak bir bakışa müteakip, gördüğüm son kare delikanlının asker arkadaşı gibi kolunu gencin boynuna doladığıdır. Genç ile beraber kolu gencin sırtında yürüyorlardı.

Benim de aklıma yukarıdaki hikayeler filan geldi. Bi ürperdim. Baya gergin bir şekilde indim otobüsten.

Genç de galiba kıza biraz ters baktı, o yüzden akıllı bir hareket olmadı diye düşündüm ben ama başka tahmini olan varsa, yoruma bıraksın...

Akıllı ol ama yorum yazarken...

Hiç yorum yok: