Spor oyunları ikiye ayrılır, özellikle araba yarışı oyunları, birincisi bunlardan arcade oyunlardır (NFS gibi) çarp babam çarp istediğin kadar, arabana hiç bir şey olmaz. Virajları yaslayarak dönebilirsin her şeyi yapabilirsin. Bir de simülasyon diye tabir edilen ikinci tür vardır ki bunlarda ise olabildiğince gerçeğe yakın şeyler olur.
Galatasaray bu sene kendi kalibresinin -ekonomik anlamda- çok üzerinde transferler yaptı. Potansiyel/maliyet oranları çok güzel transferler. Bunun yanında işine yaramayacak olup da sırf ucuza kariyerli adam bulduk diye de atlamadılar adamların üzerine, hep lazım olan yerlere transferler yaptılar. Bunların ikisi de çok güzel. Ama dikkat edin fayda/maliyet değil, potansiyel maliyet dedik, ama sor bir niye dedik?
Çünkü;
Daha önce bu blogda Chelsea için müthiş PES takımı oldu demiştik, bunun nedeni tamamen taktikseldi. Yani yine arcade oyunlarda çok başarılı olabilecek ve fakat gerçekte hepsinin aynı anda oynamasını mümkün görmediğimiz oyuncular vardı. Galatasaray için de bir PES takımı demek mümkün, ama burada PES takımı demek yerine daha genelleştirerek Arcade takımı demeyi daha uygun buldum. Bir arcade oyunu olan PES üzerinden gidersek eğer bu oyuncuların hepsinin grafikleri oldukça sağlam. Lincoln salsın zehiri Baros'un önüne, Baros ittire ittire koşsun gitsin gol atsın; veya salın Kewell'in önüne, koşsun çılgın orta kessin.
Ancak realiteye döndüğümüzde kazın ayağının öyle olmadığını, veya en azından şimdiye kadar olmadığını görüyoruz. Niye? (Dr. Gürkan Kubilay mode on) Çünkü Futbol İstatistik kurumumla beraber izlediğimiz ve istatistiğini çıkardığımız maçlarda gördük ki Lincoln'ün 4. bölge diye tabir ettiğimiz bölgede attığı pasların %84'ü rakip defansla buluşuyordu (tamamen atmaca bir istatistik ama bende yarattığı intiba budur). Bunun yanında Kewell oynadığı zaman gerçekten etkili bir oyuncu ve fakat oynadığı maç sayısı bu etkisiyle ters orantılı.
Şimdi bu takıma yeni gelen Baros hakkında da bir forward mail olarak elime geçen karşılaştırmadan öğrendiğimiz kadarıyla Baros'un kariyeri süresince mac/gol ortalaması %26, Türkiye'den "are you player" repliği eşliğinde gönderilen Kezman'ın ise bu ortalaması %61. Bu istatistikte gözden kaçırılmaması gereken bir diğer nokta da Kezman'ın profesyonel kariyerinin -bu güne kadar- Baros'tan 3 yıl daha uzun olması. Kezman'ın söz konusu istatistiği koruması haliyle daha zor. Baros çok iyi bir Euro 2004 geçirdi, ama bu zamanda bile -Liverpoolda oynadığı zamana denk gelir, yani kariyerinin zirvesi %28 gibi bir rakamla oynamış ve son oynadığı takımda -Portsmouth- %0'la oynamıştır(12 maç 0 gol) ve hiç bir zaman % 30'un üstüne çıkmamış.Pek tabi ki bu istatistikler Baros'u kötü bir oyuncu yapmaz, ama onun asla "leblebi gibi gol atan" bir forvet olmadığını ortaya koyar. Bazı gazetelerde ceza alanında direk kaleyi düşünen bir forvet olduğu söyleniyor, eğer gerçekten öyleyse ve %26 ortalamayla oynuyorsa, GS taraftarına sabır dilerim.
Netice itibariyle bence PES'te Türk takımlarından Galatasaray oldukça seçilebilir bir kadro yapısına sahipken, sakatlık durumları ve istatistikler göz önüne alındığında oldukça riskli bir takım olduğunu söylemek mümkündür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder