Kasım 25, 2008

Day & Age

The-Killers-Poster-C11758660

The Killers’ın sabırsızlıkla beklediğim albümü nihayet çıktı, ama biraz hayal kırıklığına uğramadım diyemeyeceğim. İlk iki single (Spaceman ve Human) albümün, net, hit parçaları. The World We Live In, Losing Touch ve Neon Tiger albümün iyi şarkıları. Ama belki bugün içinde olduğum ruh halinden ya da gerçekten daha mutlu ettiğinden beni, Oasis’in albümünü (Dig Out Your Soul) beğendim çok. Ama çok hit olur bir potansiyeli yok o albümün de.

Ve bu şarkılardan hiç biri Viva La Vida’nın verdiği hazzı vermiyor bana. Geçen gün oturduk 2 saat şarkının sözlerinin analizini yaptık. Sözleri gerçekten çok başarılı. Başlangıç 4lüğü bile tek başına yeter gibi sanki.

Sert Girdik, Hızlı Çıktık

Blog uzun zamandır boşlukta, sert bir döneme girmiştik. Haftada 7 gün, günde 14 saate yakın bir ortalamayla çalıştık. Tabi kafa kaldırmadan değil, hell march eşliğinde çalıştık uzun zaman –RA2 oynadık bolca:D-. Ama onun haricinde;

-paramı ver

-paran bende yok, kime verdiysen ondan iste

-bana ne ben paramı senden istiyorum, mal verdin bozuk çıktı

-ben sana vermedim ki malı, yürü git malı kimden aldıysan ondan iste paranı

tartışmalarıyla geçti geçen hafta. Öyle bir noktaya geldik ki, ben vericektim elemanın parasını “ya bi kalk git allaasen” diyerekten. Meblağ yüklü olunca olmadı tabi (380,000$). Kısmet bi dahakine işalla diyip mevzuyu kapattık.

Bu sürecin sonunda dünü ve bugünü kendime tatil ilan etmiştim ki çalışma kararı aldım az evvel. İşleyen demir ışıldar. Onun haricinde Cmts. Troilos’la izledik maçı, ha biz mi maçı izledik, maç mı bizi izledi bilemedik. Savunma anlayışı oldukça sağlam bir takım olduk ama ofansif manada sıkıntı yaşıyoruz. Sezon başında araya atılan her topun gol olması neticesinde artık defans, takım atak yaparken Volkan’la muhabbete bağlıyor. 65938Hal böyle olunca Güiza da defans topu sektirir diye sürekli defansın arkasına koşuyor, defans sektirmeyince de etrafına Emrah bakışı atıyor. “Vay anam bu toplar da hiç sekmiyor”. Sormak lazım, yavrum sanki sekse atacak mısın diye, ama o ifadeye soru da sorulmuyor ki. Dokunsan ağlayacak çocuk.

Bu akşam da Fenerbahçe, Porto ile oynayacak, beklenen kadromuz şu şekilde olacak;

Volkan

Gökhan – Edu – Önder – R.Carlos

Josico – Emre

Deivid – Alex – Uğur

Guiza

Böyle bir 11’de bir de Lugano olsaydı bence gayet başarılı olabilirdi. Önder de pekala o işi yapabilir. Önder’in en büyük problemi, konsantrasyon problemidir bence. Ama bu maçta benzer bir sıkıntı yaşamaz diye düşünüyorum (ya da umuyorum en azından). Emre geçtiğimiz maçta sol açıkta tüketti kendisini. Gidemiyor çok net bir şekilde kanattan. Böyle olunca da Deivid içeri giriyor, Emre içeri giriyor, Selçuk’un işlemcisi ağır, Alex geriye geliyor –zaten hep içeride- oyun ortaalandan açılamıyordu. Bu akşam Uğur’un gelmesi, Emre’nin biraz daha geriden oyun kurabilecek durumda olması dolayısıyla daha iyi olacağımızı düşünüyorum. Hele bir de maçlara bir sıfır mağlup başlama alışkanlığımızı bertaraf edebilirsek sıkıntı kalmaz.bstn489l

Selçuk hakkında geçtiğimiz maçta nihai kararımı vermiş bulunuyorum. Ram’e ihtiyacı var. Adamı uzun süre ardarda kullanınca, hele bunlardan bir tanesinde overload yaparsanız adam ağırlaşıyor. Düşünememeye, top verememeye falan başlıyor. Şimde bir iki hafta dinlensin, bir restart atsın beynine, şeker gibi olur. Çok yüklenmeyelim, yanar valla.

Oradaki maçtan sonra, biz bu Porto’yla Kadıköy’de top diye oynarız demiştim. En son ofansif gücü yüksek olup savunması zayıf olan ve kendine güvenen takıma Kadıköy’de 4 tane sıkıştırmıştık. Yine aynısını olacağını tahmin ediyorum. Bu maça üstü ve Fener oynayın, hatta 3-0 net skor diyorum, başka bir şey demiyorum. Guiza da gol falan atamaz yine.

Kasım 15, 2008

Gecikmiş Maç Yazısı

Geçtiğimiz hafta Kadıköy’deyiz demiştik. Ve orada kalmıştık. Maç için işlerimizi haftasonundan hafta başına erteleyip, yapılması gereken yeni şeyler de eklendikçe eklendi ve ancak bugün yazı yazabildik.

Maça giden grupta bir Kocaelili, bir İzmirli ve bir Ankaralı vardı. Maç olmadan 2 gün önce (Cumartesi sabahı) İstanbul’a varmamıza rağmen yine de maça geç kalıyorduk. Playstation başındaki ben seni yendim, sen beni daha çok yendin yarışması yüzünden Stadyuma ancak 6’yı 20 geçe girebildik.

Migros’a girdiğimizde yukarıya doğru yollanalım kendimize bir yer bulalım derken, kendimizi gözlerimizle merdiven ararken bulduk. Kendimizi öyle bulduk ama merdiven bulamadık ve doğrudan yukarı doğru bulduğumuz ilk boşluktan (koltukların üstü) yüklendik. Nihayet bir iki kişinin önünde –aynı koltuğun oturağı ve basamağı- yer bulduk ve dikildik. Bir adet koltukta 3 kişi başlayan maceramızı, 2 adet koltuğa yerleşmiş 3 kişi olarak tamamladık.98336292_azresim-Migros_TribunuErken gelen gol bir anlık da olsa mallık etkisi yaratmıştı ki, hemen akabinde Türk Zidane’ın iğne deliğinden attığı golle kendimize geldik. Aşağı yukarı bu dakikalarda, önceki GS maçlarında hıncımızı aldığımız Hasan Şaş’ın yerini kim alacak sorum cevabını buldu. Bu sefer adamımız Ayhandı. Tam da istediğimiz potansiyele sahipti. Sarışın, uzun saçlı, adı iki heceli. Baktığın zaman Hasan’a pek benzemiyor ama ikisinde de bir Adanalı hali var, tribünleri gaza getirme potansiyelleri mevcut bu bakımdan.

Maç boyunca benim istediğim kadar çok dalga geçilemedi GS ile. Bence çok etkili olarak sadece “İşte böyle, her sene böyle, Cimboma böyle” vardı. Onun haricinde ben bir “Cimbom pabucu yarım, çık dışarıya oynayalım” beklerdim.

Maça gelince, öyle muazzam bir futbol oynamadık. Ofansif anlamda hele hala zayıfız. Hızlı çıkamıyoruz, kalabalık gelemiyoruz. Defansif olarak ise bence Arsenal maçından beri oldukça iyi bir haldeyiz. Arsenal pek tabi ki pozisyonlar buldu, ama yine de bence oldukça iyiydi takım. Galatasaray maçında da, resmen Avrupa’da zaman geçirmeye çalışan bir takım görüntüsü içindeydik. Topu rakibe bıraktık, ama çok iyi pozisyon aldığımız için oynatmadık. Son beş haftadır çılgınlar gibi çizgiye inen Sabri, Kewell hiç yoktu. Arda ikinci yarı sinirlendikten sonra bir iki defa kanatta etkili olmaya çalıştı, onda da başarılı olamadı.fb_gs_0912_14

Maçın son 10 dakikasında Deivid’in artık adım atacak hali kalmamıştı. Ben o dakikada “Keşke şu Güiza sakatlanmasaydı da, Deivid’i çıkarsaydık” dedim. Ama beni bilenler için söylüyorum, böyle zamanlarda yaptığım bütün yorumlar tersine çıkar, ve yine çıkt; Deivid kalktı 5 tane Galatasaray’lının arasından ayak içi uzak köşe vuruşu yaptı.

Maçtan önce Toz da, ONS da çok heyecanlı olduklarını söylediler, bana ise Çaykur Rize maçından daha çok heyecan vermemişti maç. Galatsaray uzun zamanların en iddialı kadrosuyla gelmişti Saracoğlu’na, uzun zaman sonra bizde daha pahalı bir takım olarak gelmişlerdi. Bir şey değişmedi. 6832_1

Kadıköy’e tankla, topla, tüfekle, ağır sanayi hamlenizle bekleriz. Kadıköy’de değişen bir şey yok. :D

Kasım 07, 2008

Yolcudur Abbas..

58205

Bu gece derbi için yola çıkıyorum. Nefesimiz yettiği kadar destekleyeceğiz takımımızı. Ne durumda olursa olsun yeneriz diyorum GS’yi. İlk olarak zaten bizi yenemiyorlar, ikincisi ben daha Kadıköy’de hiç mağlubiyet görmedim. Üçüncü bir dayanağa da ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum zaten. En geç Salı akşamı galibiyet gönderimizi yaparız.

Kasım 06, 2008

Arsenal - Fenerbahçe

Büyük çoğunluk gibi, ben de maçın çok daha farklı bir skorla sona ermesini bekliyordum. Üzülerek söylüyorum ki; iddaa'da Arsenal lehine, üstü oynamayı mantıklı gördüm.

Maç ardından bir çok blog yazarının Fenerbahçe'nin aciz duruma düştüğünden bahisle memnuniyetsizliklerini dile getirdiklerini gördüm. Ben bu görüşe hiç bir şekilde katılmıyorum. Ortasahasının göbeğinde Selçuk gibi bir pas vermesi ortalama olarak 17777 saniye süren bir oyuncunun bulunduğu Fenerbahçe karşısında, Avrupa'nın en hızlı pas yapıp, tek top oynayan takımı olduğu gerçeğini göz önünde tutmak lazım yorum yaparken bence. Ancak bu durumda pek tabi ki gol bulma ihtimaliniz düşüyor. Özellikle böyle bir takıma karşı kontra atak yapma şansınız da oldukça düşük. Takımları kıyasladığınız zaman Arsenal'in fiziksel üstünlüğü arada çok büyük bir fark yaratıyor. Fenerbahçe'nin en hızlı oyuncusu olan Uğur Boral'ın Arsenal'den sadece 3 tane oyuncudan hızlı koştuğunu görmek bana yetti bu maç için oynanan oyundan tatmin olmam için.


Dün akşam Lugano ve Edu uzun zamandır ilk defa bu kadar hatasız oynadı. Bu şekilde oynarlarsa da eğer, Pazar akşamı Kadıköy'den galibiyetle çıkması Fenerbahçe'nin kuvvetle muhtemel olacak. Volkan hakkında yine bir şey demiyorum artık, çünkü gerçekten belli olmuyor neler yapacağı. Dün akşam günündeydi yine. Vederson'un dönmesi de bir başka önemli noktaydı. Carlos yaklaşık 10 maçtır üst üste 90 dakika oynuyor. 34 yaşındaki futbolcuyu biraz daha dinlendirmek lazım.

Netice itibariyle en önemli yaratıcı oyuncusundan yoksun Fenerbahçe için oldukça başarılı bir akşamdı. Ha Alex giderse ya da sakatlanırsa falan ne olur onu bilemem. Ama Semih bana yeni Alex olma potansiyeli ve isteği olduğunu gösterdi. Dün akşam frikik kullanmaya bile gitti. Sonumuz hayrolsun.

DN: Galatasaray maçından mutlak galibiyet bekliyorum. Malum, daha Kadıköy'de mağlubiyet görmedim.

Kasım 01, 2008

At ile Vezir Hikayesi


"Padişah ile veziri sarayın bahçesinde yürüyüşe çıkarlarmış. Saaatlerce ormanlık arazide dolaşır, ülke meseleleri hakkında akıl yürütürlermiş. Günün birinde yine böyle yürürken, vezirin ayağı bir çukura girmiş. Sendeleyip, dengesini kaybeden vezir dizlerinin üzerine düşmüş. Yolda çamurmuş biraz, e haliyle güzelim entari mahvolmuş. "Aman dikkat et vezirim, sakatlama kendini" demiş Padişah. Vezir kalkmış, yola devam etmişler. Aradan bir kaç gün geçmiş. Vezir ile padişah yine sarayda yürürken tesadüf aynı yere gelmişler. Lafa dalmış olan vezir, yine aynı çukuru görmemiş. Ayağı takılıp, yere kapaklanmış. Padişah yine tutmuş kolundan "Aman vezirim, dikkat et kendine" demiş, yola devam etmişler. Gel zaman, git zaman bir gün yine yürüyüşe çıkmışlar. Fakat bu sefer yanlarında Padişah'ın atı da varmış. Hikaye bu ya, yine aynı yere gelmişler, vezirin ayağı gene takılmış çukura; ancak bu sefer atın da ayağı takılmış. İkisi de şöyle bir sendeledikten sonra, yollarına devam etmişler. Aradan bir zaman daha geçmiş. Yine at, vezir ve Padişah yürüyorlarmış. Bizim meşhur çukurun önüne gelmişler. Vezir yine dalgın, kafası memleket meselelerinde. Gene ayağı takılmış çukura. O sırada at çukurun başında durmuş. Şöyle bir bakıp, çukurun üzerinden atlayıvermiş. Bunun üzerine Padişah durup vezirine dönmüş: "Bre vezirim, tam dört seferdir şu çukura düşersin. Baksana, kafasız dediğimiz at bile bir kere düştü. İkincide çukurun üzerinden atladı. Senin at kadar da mı kafan yoktur. Ben şimdi hanginizi kendime vezir edeyim?"

Zamanında babam anlatmıştı bu hikayeyi. Eskişehirspor maçında Fenerbahçe 2. golü yiyince aklıma geldi. Artık at kim, vezir kim, padişah kim; ona da siz karar verin.